Rüya ve realite


Rüyalar ortaya koydukları iki mesele nedeniyle insanoğlu için
hep büyüleci bir konu oluşturmuştur: Rüyanın gerçeklikle (duyular yoluyla
algılanan realiteyle) olan ilişkisi ve uyanık bilinç haliyle yapılan faaliyetle
olan ilişkisi.

Doğu’nun birçok öğretisinde rüya olarak belirttiğimiz ruhsal
hallerin asılsız olmayıp, birer realite oldukları ve asıl dünya yaşamının bir
rüyadan ve illüzyondan ibaret olduğu öğretilir.[96] Bu öğretilere göre, gerçek
olan, aslolan ve ebedi olan insanın ruhsal yaşamıdır, beş duyuyla algılanan
değil, beş duyu olmadan algılanan realitedir (rüyalar, öldükten sonra
yaşananlar, düşünceler, tahayyül edilenler).

Bazı düşünürler de gerçek yaşam olarak kabul ettiğimiz maddi
yaşamın bir illüzyon olabileceğini düşünmüşlerdir (ontoloji üzerine septik
düşünce olarak bilinen fikir).[not 15] Yazılı kaynaklarda bu fikirden ilk olarak
Çinli düşünür Zhuangzi’nin söz ettiği görülmektedir, fakat bu kavramın
Zhuangzi’den önce de Hinduizm’de mevcut olduğu sanılmaktadır. Bu fikir Budizm’in
de temel ilkelerden biri olarak kabul edilir.[97] Hinduizm'de bu fikir
Maya kavramıyla dile getirilir. Maya, insanın yaşadığı "tezahür
etmiş âlem" denilen fiziksel âlemin bir hayal, bir aldanmadan (illüzyon) ibaret
olduğunu dile getiren kavramdır.





Samsara'nın
temsilî





Maya kavramının içeriğindeki fikirler şöyle
açıklanabilir:



  • Dünya yaşamı geçici bir rüya gibidir.
  • Hakiki âlem ya da hakikatler âlemi “tezahür etmemiş âlem”dir, tezahür etmiş
    âlem ise bir hayaller ve aldanmalar âlemidir.
  • İnsan eşyayı (nesneleri, doğayı) hakikatte olduğu gibi değil, kendisine
    göründüğü şekilde algılamaktadır.



Ünlü isimlerden konuya ilişkin vecizeler:[93]



  • “Yaşam bir rüyadır, ölümse bir uyanış” (Voltaire)
  • “Gözlerini dünyaya bir köpük parçasına bakıyormuş, bir rüya görüyormuş
    gibi çevirebilen, ölümün pençesinden kurtulur
    ” (Buda)
  • “İnsanlar için gerçek olan dünya yaşamıdır, uykudayken yaşanılanlar birer
    rüyadır, spatyumun idrakli ruhları içinse dünya yaşamı bir rüya gibidir. Dünyevi
    rüya sırasında uyanabilmek… İşte bütün mesele budur
    ” (Allan Kardec)
  • “Ancak ‘ölüm’den sonradır ki hakikaten yaşamaya başlarız” (Çiçero)
  • “Ölüm, asıl vatanına ulaşmak için ruhun kurtuluşundan başka bir şey
    değildir
    ” (Platon)
  • “Asil ruhlar için ölüm, karanlık bir tutsaklık yaşamının sona
    ermesidir
    ” (Plütark)

Hint geleneğinde dört şuur hali sözkonusudur. Bunlardan
uyanıklık haline Jagrat, derin uyku haline Susupti, rüya haline
Svapna ve « yüksek şuur haline» Turiya (Buda gibi tekamül düzeyi
yüksek varlıklara özgü şuur hali) adı verilir.