-
Spermler tehlikede mi?
http://icube.milliyet.com.tr/YeniAna...--1434471.Jpeg
Bu
durum, kontrol grubu oluşturulmasına engel oluyor
Çevre sağlığına yönelik tehditler konusunda dünyanın önde gelen
uzmanlarından Devra Davis’in yazdığı, İnno Yayıncılık’tan çıkan ‘Cepteki
Tehlike’ kitabı, radyasyonun insan vücudundaki hücrelere nasıl zarar verdiğini
kanıtlarla ortaya koyuyor.
Cleveland Kliniği’nde araştırmacılar spermlerin
radyo dalgalarından nasıl etkilendiğini gösteren bir çalışma yaptı. Bu çalışma,
2008 yılında “Cep telefonları sperm sayısını düşürüyor” başlığıyla yayımlandı.
Ashok Agarwal, androloji (erkek üreme sistemi biyolojisi) alanında dünyanın en
önde gelen uzmanlarından. Kliniğin androloji laboratuvarı ve üreme doku
bankasının direktörlüğünü yürüten Agarwal’ın çalışmaları merakımızı giderir
nitelikte...
Spermler deforme oldu
Klinik
ortamda 364 erkeğin incelendiği çalışmanın sonuçları şöyle: En düşük seviyede
sperm sayısına sahip erkekler belirgin olarak cep telefonlarını vücutlarında;
çoğunlukla ceplerinde taşıyanlardı. Bütün bu ölçütlere göre hiç cep telefonu
kullanmayan erkekler, 2-4 saatten fazla kullananlardan çok daha fazla sağlıklı
spermlere sahipti. Dahası dört saatten fazla kullananların spermleri en az
sayıda ve en sağlıksız olanlardı. Bu 364 erkeğin yarısı günde en az iki saat
telefondaydı.
Agarwal’ın ekibi, sonuçlara ulaşmak için çok akıllıca bir
taktik geliştirdi. Klinik gönüllülerinden 34 tanesinin spermleri laboratuvara
alındı ve iki parçaya bölündü. Ayrılan parçanın birine, bir erkeğin
yumurtalıklarıyla cebi arasındaki mesafeden radyasyon uygulandı. En yüksek
seviyede cep telefonu radyasyonuna maruz kalan spermler, en çok deforme
olanlardı ve en kötü yüzme yeteneğine sahiplerdi. Clevelandlı araştırmacılar
sonuçlarına alışıldık bilim diliyle “Öncü” diyerek daha fazla araştırma için
çağrı yaptı.
Yedi ülke araştırıyor
Radyo
frekans sinyallerinin spermleri etkilediğini söyleyen tek araştırmacı Agarwal
değil. Cleveland Kliniği sonuçları ne tek, ne de araştırmacıların düşündüğü gibi
ilk. Bu yüzyıla geçtiğimizden beri, cep telefonu radyasyonunun insan ve fare
spermlerini ciddi şekilde ayrıştırdığını ortaya koyan çeşitli çalışmalar var.
Avustralya, Japonya, Macaristan, Polonya, Türkiye, Çin ve ABD’de bağımsız
bilimsel raporlar var.
2010 yılında Cambridge Üniversitesi’nden ödüllü
profesör John Aitken, test tüpü içerisindeki insan sperm kültürlerini, cep
telefonu tarafından yayılabilecek seviyede radyo frekans radyasyonuna maruz
bırakma şeklinde bir seri proje raporladı:
‘Erkek tohum hücrelerinin
tanımlanması ve ayrıştırılması incelemesi’.
Tam
olarak neyi etkiliyor?
Cep telefonu radyasyonunun X-Ray’de olduğu gibi
sperm DNA’sını doğrudan tahrip etmediği biliniyordu. Keşfedilense, cep telefonu
radyasyonunun, spermin yumurtalıktan çıkıp yumurtayı döllemeyi gerçekleştireceği
güvenli bölgeye kadarki uzun maratonu yüzmek için gerekli kudretini
zayıflattığıydı. Bütün bu hareket için gerekli enerji, sperm içindeki
mitokondrial hücreden geliyor.
Eğer cep telefonu radyasyonuna maruz
kalırlarsa bu hücreleri bir arada tutan elektronlar yerlerinden kopup ayrılıyor
böylece tehlikeli serbest radikaller oluşuyor. Bunlar, spermlerin gücünden
çalıyor.
Dünyadan
araştırmalar
Hindistan’daki Meleka Manipal Medical College’ın yakın
zamandaki deneyi, özellikle kaygı verici. Bilim insanları, üç aylık kobay
farelerin kafeslerinin altına üç gün boyunca 900-1800 megaherz frekansta çalışan
cep telefonları koydu. Farelerin kanında serbest radikaller üredi, sperm
sayıları düştü ve erkeklik hormonları azaldı.
Elektromanyetik radyasyon
konusunda Yunanistan’ın önde gelen araştımacılarından Lukas Margaritis, meyve
sineği drosophila’yı kullanarak, cep telefonu radyasyonunun bu sevimli, doğurgan
küçük sineğin üreme organlarındaki hücreleri öldürebileceği kanaatine vardı.
Uzmanlar, olağanüstü bir sabırla ve mikroskoplarla bu küçük sinekciğin
yumurtalıklarını ayrıştırdılar.
Sonuç, diğer araştırmalarla aynıydı: serbest
radikaller ve sperm sayısı düşüklüğü.
Elbette insanlar fare değil. Fakat
insan ve kemirgen genom projelerinin teyit ettiği gibi derin ve önemli yönlerde
eşleşiyoruz. Genetik evrim bize köpek ve tavuklara oranla kemirgenlerle daha
fazla gen paylaştığımızı söylüyor.
Paylaştığımız önemli miktarda sessiz
mutasyondan şimdi biliyoruz ki bilimin olasılık olmasından çok eski bir noktada,
yaklaşık 85 milyon yıl önce, kemirgenler ve insanlar ortak atalara
sahipti.